29 Mayıs 2010 Cumartesi

Fotoğraf Makinasını Oyuncak Sanan Sanat Öküzleri

Sinema sektörüne gönül veren bir insan evladı olduğum için film çekimi ve benzeri teknik konularda az biraz bilgim oluştu yıllar içinde. Zaten ilgilenenler bilirler; fotoğraf çekmek ile film çekmek bazı noktalar dışında, başlangıç düzeyinde bariz benzerlikler gösterirler. Genel kompozisyon kuralları, ışık kurulumları, renk değerleri, psikolojik etkenler ve kamera/fot.mak. gövdesiyle ilgili teknik detaylar hemen hemen aynıdır. Bu sebeple fotoğraf ya da filmcilik ile uğraşıyorsanız, diğer sektörden de az-çok haberdarsınız demektir.

Bunları neden söyledim?
Sadece SLR'lar varken çok sorun yoktu. Banyosudur, tabıdır falan derken, genelde gerçekten bu fotoğraf sanatıyla ilgilenenler uzun süreli olarak bunlarla uğraşıyorlardı. Sonra gün geldi, devran döndü, D-SLR denen dijital mucize gerek performansı gerekse düşük fiyatı ile oldukça geniş bir alana yayıldı. Günümüzde orta sınıfların fiyatları 700-3000 lira arasında değişiyor. Bu da herkesin olmasa bile, pahalı bir oyuncak sevdasına düşenlerin karşılayabileeği bir değere tekabül ediyor. Toplumda bu sevdalıların çoğalması ile de, aşağıda özelliklerini vereceğim tuhaf bir insan türü oluşmaya başlıyor.

Fotoğraf Makinasını Oyuncak Sanan Sanat Öküzleri Kimlerdir?
Bu tiplerin amaçları genelde fotoğraf çekmek değil, fotoğraf karesinde görünmektir. Ama kendileri de ne istediklerini bilmezler. Dikkat ederseniz çektiği 100 fotoğrafın 80'inde kendisi gözükmektedir zaten. Çünkü hedefindeki mutluluk kameranın arkasında değil, önünde olanıdır. Bu yüzden teknik detayları çok merak etmez ya da öğrenme isteğinde bulunmazlar.

Fotoğraf makinası kendileri için iphone'dan farksız bir aksesuar olduğu için, amaç sanat üretmek değil, gösteriş yapmaktır. Bu sebeple onların fotoğraf makinalarını asla ait olduğu yer olan kabında değil, sürekli kıçlarına-başlarına asılı olarak gezinirken görürsünüz. Bu konuda her hangi bir suçlamaya karşı kendilerini "yha hacı bn ani bişi ykalrsam die tşıorm yafs =( =( =(" şeklinde savunan bu insanların büyük bölümünün bahsettiği ani şey kuş, simitçi ve selpakçıdan öteye gitmez.

Haklarını yemeyeyim; diyafram nedir, alan derinliği nedir, enstantene nedir... gibi bir kütüğün bile cevap verebileceği şeyleri bilirler. Ama deneyim sıfır olduğu için, f2.0 ile f4 arasında nasıl bir fark oluşabileceğini pek bilmezler. Kit lensi tam olarak algılayamadan 50mm f1.4 gibi kendi levellarının üstündeki aksesuarlara özenirler. Sebebi de daha önce dediğim gibi, basittir, amaç gösteriştir.

Makinanın çoğu modundan bihaberlerdir. Fakat Canon 5D Mk II gibi ellerine aldıkları takdirde sikseniz kullanamayacakları makinaları arzularlar. Arabayı yokuşta kaldıramayan adama kamyon emanet etmek gibi bir şeydir bu.

Kendileri gibi şekilcilerle genelde internet vasıtasıyla tanışırlar. Fotokritik ve Deviantart bunların oyun alanlarıdır. Mehmet Turgut'u delicesine sever ve ilk fırsatta beraber fotoğraf çektirip porfolyalarına koyarlar. Çektikleri fotoğraflara aldıkları yorumlar, kendilerinin diğer fotoğraflara verdiği yorumlarla aynıdır: "Emeğine sağlık. Işığın bol olsun. Kadrajına zeval gelmesin" gibi, sitcom dizisinden çıktığı sanılan tuhaf saygı ifadeleri.

Cin olmadan adam çarpmak istedikleri için, yukarıda belirttiğim gibi, sanat değil şekil önemli olandır. Bu yüzdendir ki, her fotoğraflarında gereksiz kaşlar, kaçırılmış renkler, tuhaf sözler ve en önemlisi imza vardır. İmza dediğin orjinal işe atılır, senin olduğunu belirtir. Sen neyi çektin de neye imza atıyorsun? Ha, tabi bir de muhakkak kendi adlarına, sonunda photography ekli bir siteleri de vardır. Misal: Salağın adı Ahmet Götübüyük olsun, bu kişinin muhakkak ahmetgotubuyukphotography.com diye sitesi vardır.

Kendilerine fotoğrafçı derler.
Fotoğraftan para kazanmak isterler.
Estetik ve ışık bilgisi almadan, güzel bir modelle nü çalışmak isterler.

Şımarık çocuklardan farksızdırlar.
Gereksizdirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder