31 Ekim 2009 Cumartesi

Twitter Kullanmak ve Kullan(a)mamak Üzerine

İlk başlarda son derece karşı olduğu Twitter'ı son birkaç aydır oldukça aktif ve sık olarak kullanıyorum. Doğal olarak, ilk baştaki düşüncelerim ile şu an ki düşüncelerim arasında bariz fark var. Şimdilerde ise bazı arkadaşlarım benim ilk başta düşmüş olduğum hataya düşüp Twitter'ı neden bu kadar sevdiğimi soruyorlar. Bu konu üzerine Serhan bir link bombardımanı yapmış. Oradan derlediklerimi buraya koyuyorum:

- twitter sayesinde bildigin para kazaniyorum ben. nasil? cok basarili ve kendini kanitlamis bazi yatirimcilar twitter sayfalarinda borsada alip sattiklari her hisseyi aninda yaziyorlar. biraz akilli olup kimi ne zaman takip etmeniz gerektigini ogrenirseniz ciddi ciddi kar ediyorsunuz.

- dunyanin herhangi bir yerinde herhangi bir sey oldugu zaman en hizli haberi twitter'dan aliyorsunuz genelde. ucak mi dustu, plane crash diye aratin, muhtemelen ucagin arka bahcesine dustugu bahtsiz adam twitter'da birinci elden detaylari veriyordur.

- normalde hicbir etkilesiminizin olamayacagi insanlarla iletisim kurma sansi veriyor. ilgi alaniniz shaquille o'neal ise onunla konusabilirsiniz mesela. maca cikmadan once soyunma odasindan gonderdigi fotograf her ne kadar cok muhim olmasa da eglenceli ve degisik bir sey oldugunu kimse inkar edemez.

- sahsen ben meslegimde onde gelen insanlari takip ediyorum ve her gun yeni bir sey ogreniyorum. gerektiginde onlarla fikir alisverisinde bulunabiliyorum. rakip firmanin ceo'su agzindan ne zaman beta'ya gireceklerini kacirabiliyor ve bu bizim icin onemli.

- elbette bunlarin haricinde sevdiginiz insanlarin ne dusundugu ne yaptigini izlemek eglenceli bir sey, ama benim olayim cogu zaman o degil. sabah aksam muspet ilime katkida bulunmayan tweetlerde bulunanlari saygiyla takip listemden cikariyorum. siz de oyle yapin.

bunlarin neredeyse hepsi twitter'a ozgu faydalar. bildigim baska hicbir platform bunlara olanak saglamiyor. oyleyse, twitter'i sevelim.

(Ekşisözlük, dementia, http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=16600658)

------------------------------------
tamamen kimi takip ettiğinizle alakalı olarak bu siteden maksimum zevki ve verimi alabilir ya da genel olarak ilk tanışan herkesin doğal tepkisi olan "napacağım milletin ne yaptığını" tepkisini verip uzaklaşabilirsiniz... tamamen ilgi alanınıza göre bir takip listesi oluşturmanızla ilgili bu durum... şahsen ben de ilk üye olduğumda hiç anlamayıp ne ki bu deyip çıkmıştım... ne zaman ki uğraştığım dallardaki ya da ilgi alanlarımdaki pek çok ünlü ya da profesyonel insanın, sitenin, şirketin twitterları olduğunu öğrendim ve onları takip etmeye başladım, o zaman çılgınca bağımlısı oldum... en basitinden geçen hafta yapılmış olan comic con sırasında oradaymışım gibi her an her şeyden saniyesinde haberim oluyordu... üstelik bu tarz şeyler sadece yazıyla da değil, fotoğraflarla, videolarla da destekleniyor... hele bir de twitter aplikasyonları kullanırsanız gerçekten saniyesinde alıyorsunuz her şeyi... böyle bağlanınca da siz de bir şeyler yazmaya paylaşmaya başlıyorsunuz haliyle...
şu site üzerinden daha iyi fikir edinmek de olası: http://mashable.com/category/twitter-lists/
kısacası arkadaşlarınızı takip etmek, onlarla bir şeyler paylaşmak için facebook yeterli ve belki de daha iyi olabilir, ancak twitterda sözkonusu olan genel bir paylaşım ve takip... bunun da nasıl kullanıldığı kişiden kişiye değişiyor...

(Ekşisözlük, madcan, http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=16600802)


---------------------------------------

şirketlerin teknik destek, pr ve pazarlama bölümleri de twitter üzerinde faaliyet göstermekteler.
geçenlerde, avaya hakkında bir status update yaptım. iki saat sonra, "avaya teknik destek sizi izliyor" deyu bir mesaj geldi e-posta adresime. şaşırdım.
hemen, yeni bir status update (türkçesini bulamadım) döşedim. dedim ki, "avaya'nın aşmış abileri; altı ay önce tapi ile ilgili bir ticket açmıştım. geri dönen olmadı". hemen, twitter üzerinden özel mesajla bana ulaştılar. durumu anlattım. t4 seviyesinde iki kontak verdiler. sorumu onlara da ilettim. bir hafta içinde çözüp döndüler.

aynı twitter, genesys labs üzerinden de bana benzer bir hizmeti sağladı.

hani, "yerde ararken gökte bulduk", derler ya, biz de "tech support web sayfalarında derdimize derman arar iken, twitter yaramıza merhem oldu".

ha, birilerinin bizi takip etmesi, status update'lerimizi değerlendirmesi ve kullanması kıllandırmıyor mu? kıllandırıyor. ama, böyle işe yarayan durumlarda da sevindirik-ül-periferik oluyoruz (ne demekse).

hamiş; ayrıca, kendini bir bok zanneden "bazı" insancıkların "twitlerini" özenle koruduğu mecraymış. canım, sen twitlerini korusan ne olur, korumasan ne olur. sevsinler seni...

(Ekşisözlük, the last mimzy, http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=16623540)

Bonus:

http://twitter.com/melihgokcek

http://twitter.com/hz_muhammed

http://twitter.com/god


Ha bir de unutmadan;

O kadar şey yazdıktan sonra kendi twitterımı da vereyim, tam olsun:
Cglrshn

Makina Mühendisliği Bölümü Üzerine Aforizmalar V.1

Makinacı olmak; P=0.96 Mpa, s=0.7082 kJ/Kg-K Freon'un sıcaklığını SMS ile sorabilmektir.
(Yakın dostum Serhan tarafından termodinamik-2 vizesi öncesi cep telefonuma gelen mesaj üzerine. 27.11.2008)

Dünya üzerinde koridorun bir ucundan diğer ucuna "yarrağım" diye bağırabileceğiniz başka bir yer bulun, ben de size "aferin" diyeyim.

Makina mühendisliği sevdası uğruna dış dünyadan kendini soyutlarak insanlar yerine ağaçlarla konuşmayı, dertleşmeyi seçen hocaların derslerini dinlemek ve anlamaya çalışmaktır.

Halı saha için adam bulamamak sorunsalının 4 yıl süresince nihai çözümüdür.

"Kadın nedir?" sorusu üzerine "Senin, benim gibi amı olan canlı" şeklinde cevap veren insanların bulunduğu, toplandığı, mutlu olduğu yerdir.

Sadece öğrencilerin değil, hocaların da küfredebildiği özgür platformdur.

4 yıl sonra yollarda beraber yürüdüğünüz insanların yuvadan uçmasını izlemek ve arkalarından su dökmektir.

Filmlerde Mantık ve Tutarlılık

Bugün senaryo yazımı üzerine okuduğum bir derlemede, iyi bir senaryo oluşturmanın en temel kurallarından birinin senaryonun inandırıcı olması gerekliliği olduğu yazıyordu. Aslında gayet basit ve anlaşılabilir bir cümle.

Ama aslında değil!

Bu yüzden insanlara neden Jumper, Wanted ya da Die Hard 4 gibi filmleri sevmediğimi anlatamıyorum. “İnandırıcı değil” dediğimde karşımdakinin genelde ilk tepkisi -aslında biraz da haklı olarak- “E abi Matrix'de de adam uçuyor. Bir şey demiyorsun.” ya da benzeri şekilde iyi filmlerin doğaüstü özelliklerini vurgulayan bir cümle oluyor. İşte bu yazıyı yazmama sebep olan tepki budur!

Olm lan!

Hasta ediyorsunuz bunu deyince var ya!

Bir filmin inandırıcı olması ile fantastik, antik-kuntik olması arasında fark vardır. Senaryo yazarken bir evren yaratırsınız. Bu evrene karakterlerinizi koyar ve belirli bir çevre ile sınırlandırırsınız. Sonra olayların gelişimi bu kapalı çevre içindeki karakterlerin karşılıklı ya da müttefik olarak çatışması eşliğinde devam eder. Sonuç olarak her ne kadar geniş bir ufkunuz olsa da sınırınız “insan” ve “mantık”tır. Yarattığınız evrende kurguladığınız fiziki yasaları sağlayacak her hareket meşru olacak, bunun dışına taşan her şey tepki uyandıracaktır. Bunu şu şekilde özetleyebilirim: Wanted filmini örnek vermek istiyorum. Eğer bu filmi sadece görsel efekt -ki bazı efektler gerçekten yetersizdi- ya da Angelina Jolie'nin poposunu görmek için izlemediyseniz dikkatinizi çekmiştir. Eğer bir senaryoda büyücü, psişik ya da benzeri şekilde fizik kurallarına etkide bulunabilen bir karakter yaratırsanız ben de bu karakterin doğaüstü şeyler yapmasını seyirci olarak doğal karşılarım. Hatta bu tür hareketleri beklerim. Fakat tutup da kendi fiziki kurallarımızda bir insanın silah mermisine bumerang muamelesi yaptırabildiğine inanmamı isterseniz ters teper. Tam tersine seyirci olarak kendime gelir ve film izlediğimin farkına varırım. Aynı örneği John McClane'nin fizik yasalarını hiçe sayarak arabayla helikopter, tırla uçak düşürmesi gibi sahneleri olan Die Hard 4 ve Jumper için de verebilirim. Diğer taraftan Star Wars, Matrix gibi senaryosu oturmuş filmlerde karakterler önceki facialara (Die Hard 4, Wanted vs.) nazaran daha inanılmaz güçlere sahip olsalar bile filmin kendi kurgusu içinde seyirciye işin mantığını verebildikleri için yadırgamamızı engellemektedirler.

Senaryonun kendi içinde fiziki açıdan dengeli olması gerekliliği dışında bir de insan faktörü var. karakterlere stres anlarında gereğinden büyük cümleler ya da hareketler verince de filme güven kayboluyor. Gerçek hayatta (ister uzayda ister dünyada yaşasın) hiçbir insan evladı üzerine gelen ve kendisini öldürmeye niyetli bir yaratığı ani bir hamleyle öldürürken “cehenneme git lanet olası” diye bir cümle kurmaz. Kuramaz! Bu tür popcorn şovları seveniniz illa ki vardır fakat şahsi kanaatim, film izlerken ekrana gelen ardarda karelerin birer kurgu olduğunun bilincine vararak değil filme kilitlenmiş, özdeşleşmiş bir ruh hali içerisinde olmanın daha uygun olduğudur.

Bu yazı Uçan Adam Sabri'ye adanmıştır.

28 Ekim 2009 Çarşamba

Zalımsın HBO



Eğlenceyi yarıda kesmek, hevesi kursakta bırakmak...

Sevgili dostum, dizi danışmanım ve ortağım Damir’in “abi şahane dizi bak” şeklindeki yorumundan sonra ilk defa duymuş olduğum Carnivale’ı(Carnivàle) bir bilen imdb’ye sordum. Gördüm ki bilenler, görenler basmışlar puanı, basmışlar puanı. 9.0/10 gibi bir puan imdb için candır, canandır zira. Neyse dizyle ilgili diğer bilgilere de baktığımda ise hemen başka bir açıklamaya ihtiyaç duymadan iki sezonu olduğu gibi torrente basmama sebep olacak şeyi gördüm: Yapımcı: HBO! HBO, daha önceleri The Sopranos, Six Feet Under, Rome ve şimdilerde True Blood gibi dizileri yayınlayarak rep butonuna basmak istediğim yegane kanaldır. Neyse efendim bu gibi düşünce ve duygular içerisinde indirdim Carnivale’ı.

Dizi sadece 2 sezon sürüyor. Sonrasında yapımına başlanacak olan Rome için para bulamayan HBO diziyi 2 sezona sıkıştırmak zorunda kalmış. Çünkü Carnivale da oldukça yüksek bir bütçeye sahip. Dizinin konusu ve ekstralar nette mevcut. Dileyen gitsin baksın. Fakat asıl değinmek istediğim son sezonda yapılan ibneliktir! Ekşisözlük’ten birinin dediği gibi: Madem bitirecektiniz, son bölümün son 10 dakikasını neden gösterdiniz. Yok 10 dakikayı gösterip milleti ağlattınız, neden devamını çekmediniz?

İzleyici öyle göt gibi bırakılır mı lan?

Ayıptır yaptığın HBO!

Bu da dizinin bitimi üzerine girdiğim depresyonun meyvesi, Carnivale Sagusu:

Brother Justin öldi mu?
Isiz Canaan kaldı mu?
Hawkins öçin aldı mu?
Emdi ürek yartılur.