6 Nisan 2010 Salı

Mühendislik ve Kişisel Gelişim Üzerine Yazılar V3

Karşılaşacağınız Tablo:

Emre:

Bu çilekeş durum içerisinde işverenin karşısına gittiğinizde size bir officeboydan daha az ücret verebileceğini ve sizin de adamın işlerine yardım edebileceğinizi beyan eder. Vereceği ücret ve sağlayacağı değerleri hiçe alsanız adamın tavrı içinizi incitecektir. İşin en garip ve doğumsuz yanı ise o okuduğunuz %1 C’lu çeliklerin ısıl işlemleri veya türbülanslı akıştaki girdap fonksyonu veya tornada takım açısının işveren tarafından hiç bilinmediğini ve bilinmesine de ihtiyac olmadığını göreceksiniz bir çoğu zaman. İş verenin kültürel toplamını analiz edip sinirden dişlerinizi birbirine vurmanız bile olası.

Tüm bunlarında dışında hiç gerek olmasa bile ingilizce soranlar mı istersiniz, size gelecekteki getirisi ve götürüsünü bile bilmediğiniz bu işte, iş yeri açmayı düşüneceğinizi soranları mı ya da asgari ücretle saatleri belli olmayan şantiye çalışmaları teklif edenler mi?

Tüm bunlara ek olarak hakkını bulan mühendislerin ne konumlarda olduklarını çok çok iyi biliyorum. Ama şu okuldan sonraki süreç bu şekilde... Herkes kendini hazırlasın ve Arçelik, Alarko hayallerini ciddi torpilleri, tanıdıkları yoksa ikinci bir bahara ertelesin.

Ayse:

Sen Emre’ye bakma Emrah. Emre hep bardağın boş tarafını görür. Dedikleri doğru tamamen, hiç birşey demiyorum ama Emre' nin bahsettiği yerler genelde doğalgaz firmaları yani sektörün en berbat yerleri! Zaten benden size tavsiye: Doğalgaz sektörüne aç kalırsanız. Tamah edin yoksa iş görüşmesine bile gitmeyin.


Bu arada erkeklerin askerlik sorunu olabilir ama bizim de, yani bayanların da, bayan olma sorunu var. Ben yazın çalıştım bir kaç ay kadar. Taşeron firmanın sahibinin kardeşi size kendi eğitim seviyesine, kültür seviyesine bile bakmadan asılacaktır. işçiler siz emir verirken tabiri caizse sizi sallamayacaktır. Atelyede gezerken size uzaylı gibi bakacaklardır falan filan...


Neyse çalışma hayatı berbat bir hayat ama eğer kendinizi kabullendiririseniz de keyfi bambaşka olacaktır. Tabi bu tecrübe ile olacaktır. Kimse sizi mezun olunca kırmızı halılarla karşılamayacak ne yazık ki... Bu da hayatın bir gerçeği. Okulda bize iş hayatında yapacağımız bazı kurnazlıkları mesela bir kalite kontrol elemanını nasıl kandıracağımızı öğretmiyolar. Onu siz kendiniz öğreniyorsunuz ama okul size işçilerden ve patrondan nasıl farklı düşüneceğinizi öğretiyor... Okulu o kadar da boşa atmayın derim ben. Okulda öğretilen herşeyi iş hayatında kullanacağınızı kimse söylemiyor zaten... Ama kullanmayın da demiyor. “Bu ne böle ben bunu nerde kullanıcam” dediğiniz ne basit şey bazen karşınıza büyük bir sorun olarak çıkabilir. Okulda öğretilenleri nerde kullanacağınızı da sizin kestirmeniz gerekiyor ayrıca.

Hayat o renklikapaklı cin ali ya da ayşegül'ün günlük maceralarını anlatan kitaplardaki gibi toz pembe değil belki ama siyah da değil o rengi biraz da siz veriyorsunuz hayata. mesela benim hayatım her zaman kurşuniydi çünkü ben hep öle kalması için baya çaba sarfettim hala da öle yani kurşuni. kısacası hayat sizin tualinizdeki renklerden ibaret siz nasıl boyarsanız o rengi alır.

Espinado:

ilk işe başladığınızda kesinlikle mühendis kasıntısıyla ortalıkta dolaşmayın. birşeyi bilmiyorsanız bunu söylemekten çekinmeyin. ama ikinci defa sormamak için iyice öğrenin. En başta paraya fazla önem vermeyin ama prestijli bir yerde başlamaya bakın. Biraz deneyim kazandıktan sonra kendinizi satın. İlk deneyiminiz iyi bir yerde olursa önünüz açık olur. Mahalle tesisatçılarında (burdan kasıt tabii ki ufak doğalgazcılar vb.) falan sakın takılmayın. Gidin tezgahtarlık yapın.

Erkan:

slm arakadaslar 2005 mezunu olarak karşılatığım sorunlar ve sorunalrın çzöümüne dair bir kaç tavsiyede bulunmak isterim,

önce kendimden başlayayım neler yaptım mezuniyetten sonra,

2005 haziran da okul bitikten sonra 8-9 ay beyaz eşya sektöründe yanb sanayi olan bir firmada üretim mühendsiliği yaptım çalışan sayısı yaklaşık 40 kişi falandı her sşeye ben koştururdum başımda bana işi öğretecek bir mühendsi bile yoktu ustalar ise feleğin çemberinden geçmiş mühendisi kendisine rakip göecek kadar felaketlerdi. bense toy mühendis bırakın unhv yi, o zamana kadar hiç bir yerde çalışmamış toy bir mühendis işte:)  sorumluklarım üretim planlama-üretim-kalite kontrolüydü ki ( şuan çalıştığım yerde bu işler in yapıldığı yerler kendi başına ayrı birer bölüm ve yaklaşık 15 mühendis tarafından yapılıyor) ben bunlar hakkında zerre kadar bilgim yok, öğreten yok zaten onlar da bilmiyo ... neyse burda teknik anlamda hiç bir şey öğrenmeden hep kendimden vererek bir şeyler yapmaya çalıştım... ama burda çalışmamın nednei çalışırken yuksek lisans yapma fikrimdi anca boyle bir yer bana yuksek lisansda okula gitme için iizn verebilirdi ( büyük firmalar daha acımazsız bu konuda) neyse ben yuksek lisansdan başka nedenlerden dolayı vazgectim.. orda 8 ay çalıştım sorna ansızın karar değiştirerek askere gittim. bu iş yerinde tek kazancım çalışma hayatında kimden ne zaman ve nasıl kazık yiyebileğimi deneyimle iyi bir şekilde öğrendim.. sonra askere gittim. geldim 10 gun sonra alman sermayeli üyük bir otomotiv yan sanayisinde üretim mühendisi olarak işe başladım.burda kaynak mühendisi ve yeni projelerdensorumlu mühendis olarak çalışmaktayım. her gun yeni şeyler öğrenmekteyim. kalite sistemi neymiş nasıl yapılır uygulanır üretim nasıl olur planlanır hersey hersey uzun lafın kısası eski işimde 8 ayda öğrendiğimi abartmadan söyleleyim burda 1 haftada öğreniyorum. halen kendimi toy hissediyorum bazı taşlar yeni yeni oturmya başlıyor. zaten en zaman ben piştim oldum sdersen o zaman bitiyorsun ben bunu gordum. ama eski iş yerimde geçirdiğim 8 ay için asla pişman değilim sonucta işe alınırken bu adam 8 ay çalışmış deneyimi var dedi:)

şimdi asıl söylemek istedeiklerim şunlar

1. kesinlikle yabancı diliniz iyi olmalı. asla kendinizi küçük gormeyin o buyuk şirketlerde klas takılan kişilerin ingilzicelerini gorunce insna hangi organı ile güleceğini şaşırıyor. ama ingilizcenize sahip çıkın ii geliştirin. zaten adamların felsefesi şu özelikle buyuk şirketlerde ; deneyimsiz olman biizm için sorun değil biz sana işi öğretiyoruz ama işi öğrenmen için yabancı dilin olmalı. ama cizilecek en kötü tabloda benim gozumde şudur kişi lisede hazırlık okumuş unv de hazırlık okumuş ama CV sinde hlen ingilizcesini orta seviye oarak gosteremekte eger cdden oyleyse adama gerizekalı gözüyle bakarlar bende öyle bakarım. inan bana size ilk zamanlar isminzile hitap eden insnalar eger ingilizceniz iyi ise ve bunu onlarda gördükten sonra bey diye hiap etemeye başlıyorlar. tecrübe ile sabittir. kıyafetinzie dikkat edein dönem yer kürküm ye devri. burnuzu biraz olsun havada olsun. inan bir şey kaybetmiyornsuz.

2.  soru sorma konusunda en özgür olduğunuz ortam okul sıraları hocaları sıkıştırın soru sorun bunaltın. inanın iş hayatında bunlara kolay kolay cevap alamıyorsnuz. insanlar biliyor ama seninel paylaşmak istemiyrlar ( yabancısı turku hep aynı kendimden biliyom) o yzuden okul sıralarının kıymetini bilin. konuları öğrenirken ders gibi değil de açaba çalışma hayatında ben bu yöntemi kullanarak üretm vb yapmaya kalkışsam nerden başlarım ne gibi ekipmana hangi özellikli ekipmana ihtiyacım olur gibi kafanzıda kurgular kurun  zaten o zaman sormak istedeikeriniz akılınıza geliyor.

3. iş hayatında hiç bir şeye bu sistem sorunsuz mükemmel  çalışıyor zaten benden öncekiler bunu düşünmüştür gibi ön yargılar ile yaklaşmayın. soonucta onu yapan da senin gibi insan ve iş hayatında öyle hatalar yapılıyor ki isanın inanası gelmiyor. herseye şüpheli yaklaşık bir yanlışlık olabileceği ve onuda kimsenin şimdiye kadar farkedemeyebileceğini aklınzıdan çıkarmayın. unutmayın sanayi körlüğü denen bir kavram vardır iş hayatında.

4. iş hayatında karşılaştığınız herseye bilimsel yaklaşın klasik usta mantığı ile yaklaşmayın. hesap kitap adamı olun köküne kadar inin tekniği ezberlmeyein mantığını anlayın ki geliştirebilesiniz. asla teknisyen veya operastorler gibi işin operasyon kısmına fazla vakit harcamayın . bir makineyi veyaz tezgahı nasıl çalıştırılacagını hangi düğmeye basınca çalıştığını bilmenizi sizden kimse istemez ama o tezgahın çalışma mantıgının nasıl oldugunu bilmenizi ister.siz operatör değilsiniz mühendisiniz unutmayın.

5. her zaman not alın hafızanıza guvenmeyin . iş hayatına ilk girdiğinizde salak gibi olacaksınzı 1s aniye önce sana soylenen veya kendisniizn söyledeiği şeyi unutacaksnız. kimsenin dediğine dogrudur diye inanmayın gözünüzle görün emin olun.

Emre:

Son durum

Başlık : İK cıların salaklığı

İş görüşmelerine gidersiniz ki işe kabul edilebilesiniz.Karşınızda ünv yıllarında beyenmediğiniz küçük gördüğünüz gerçektende siz akışkanlar mekaniği ya da döküm tekniği ile uğraşırken o mekan senin bu mekan benim diye dolaşan ün yıllarını ünv yılları olarak değerlendiren bir tip çıkar.Hoşgeldiniz der.Siz anlatyın ben dinlerim genel kelamıdır onların.Sizi dinler.Belki sizi işe beyenmez ama o salak insan profili bu durumda bile ilgili birimin şefini müdürünü her neyse işte birincil yöneticisini karşınıza çağırır ve görüştürür.Dil bilmem dersiniz sizi gene de görüşmeye çağırır.Zatan o salak dediğim şahıs teknik hiç bir bilgisi olmadığından size teknik bişiler de soramaz ne bildiğinize dair.Ama ahkam kesmeyi hava basmayı da ihmal edemez.

Sortie:

9 yıldır makina tasarım müh.ü olarak imalat sektöründeyim ve 2. işyerindeyim bu güne kadar bana öğretilenlerden hiçbir zaman vazgeçmedim. bildiklerim uğruna çok insanla tartıştım kavga ettim. sizde bildikleriniz için mücadele edin ve bilimsel dayanaklarınız olsun. orta ölçekli bir firmadaysanız usta başına dikkat edin tecrübesiyle size baskı kurmaya çalışır. 30 yıldır aynı parçayı imal eder ve sana, daha önce ona sorulmuş ve onunda zamanında bilemediği bir soru sorar. tek yapmanız gereken ezberlemek zorunda değilim dökümanlara bakıp net cevap veririm demenizdir. sonuçta siz coğrafya yada tarih öğretmeni değilsiniz. seneler içindeki gelişmelerden mümkün olduğunca faydalanın. onlarla fazla samimi olmayın ve hakettiğinden fazla ilgi göstermeyin. unutmayın rızkı allah verir sadece firma değişir.

http://kumpas.org/v3/karsilasacaginiz-tablo-t1701.0.html

İmla ve anlam karmaşaları var. Yazılanlara, yazarlarına saygızıslık olmasın diye düzenleme yapmadım. (Çağlar Ş.)

Mühendislik ve Kişisel Gelişim Üzerine Yazılar V2


İŞE ALIMA DAİR İPUÇLARI
Şirketler işe alımlarda hangi niteliklere önem veriyorlar?
Zaman zaman moda olan kelimeler, zaman zaman moda olan yetkinlikler var ama bana sorarsanız farkı yaratan insanlar. Hakikaten farkı insanlar yaratıyor. Bakıyorsunuz, aynı okulda okuyup aynı eğitimleri almışlar hatta aynı sosyal etkinliklerde bulunmuşlar. Ama birbirlerinden o kadar farklı insanlar ki. Şirketler sürekli takım çalışması, ekip ruhu gibi özellikleri aradıklarını söylerler. Bence hepsinden önce işini severek yapacak olan insanı arıyorlar. Onun için takım çalışması, ekip ruhu gibi özellikler ikinci sırada geliyor. İş yapmak istiyorsanız, çalışmaktan zevk alıyorsanız, yaptığınız işin ucundan tutmak yerine tamamına sahip çıkıp o sorumluluğu alıyorsanız, iş verenin ilk sırada aradığı özelliklere sahipsiniz demektir. Bir de işverenlerin sürekli tekrar ettiği takım çalışması deyimi var. Takım çalışması denilerek aslında aranılan, çalışanın huysuzluk etmemesi, arkadaşının ayağını kaydırmaya çalışmaması, onun başarısızlığından beslenmemesi, basit ayak oyunlarına yeltenmemesi gibi özellikler. İşe alımlarda kullanılan başka bir ünlü deyim de “lider olma”. Şirketlerin lider insan arıyoruz derken aradıkları özellik inisiyatif sahibi olma. Tabii ki bir şirkette 30 tane lider olmayacak, her şirkette bir genel müdüre yer var. Burada liderliğin altında yatan anlam inisiyatif alma. Aranılan özelliklerden bir tanesi de farklılık yaratmak. Burada sizi örnek vermek istiyorum. Sizler, bu röportajı benimle telefonda da, mail yoluyla da yapabilirdiniz. Ama buraya gelip profesyonel bir şekilde benimle roportaj yaptınız. İşte bu sizin elinizde. Burada fark yaratıyorsunuz. Aynı şekilde röportajın olucağı tarihte Elvan Hanım sınavının olacağını duyunca beni arayıp “Erteleyebilir miyiz, yoksa 1 saat kadar gecikebiliri” diye rica etti. Elvan Hanım bunu bana söylemeyebilirdi de. Ben onu 14.00’te beklerken 15.00’te gelip “Bir mazeretim var da... Trafik sıkıştı da...” gibi cümlelerle durumu kurtarmaya çalışabilirdi. Elvan Hanım ise çok dürüst bir şekilde yaklaşıp “Benim imtihanım koyuldu o güne, röportajı erteleyebilir miyiz?” diye sordu. Budur farkı yaratan, anlatabiliyor muyum? Dürüst olacaksınız. Yoksa hiç bir şirkette, kurumda mutlu olamazsınız.
Mülakat dediğimiz, yaklaşık 45 dakikalık oldukça kısa bir konuşma. Bu kadar kısa sürede bir insanı nasıl tanıyosunuz?
Öncelikle adaylara potansiyel suçlu gibi davranmamak lazım. Niye bu okulda okudun, doğru mu okudun vb. sorularla onları sıkmamak gerekiyor. Onların beyanları, cv’lerine yazdıkları bizim tarafımızdan doğru kabul ediliyor. Mülakattan sonra bu bilgilerin doğruluğunu biz araştırıyoruz. Eğer bu bilgilerden birinin yanlış olduğu öğrenilirse işte o zaman, o aday bizim için hemen eleniyor. Örneğin bir okulu bitirmemiş ise, orayı ‘bitirdim’ yazamaz. Demek istediğim, ‘devam ediyorum’ veya ‘ayrıldım’ yazmalı. Biz ne yöneticiler biliyoruz yazdıkları okullardan mezun olmayan. “Bu okuldan mezunum” diyor. Eminim yazarken de bizim o okulla anlaşmamız olduğunu bilmiyor. Araştırmak için okula isim veriyoruz. “Evet, bu kişi benim mezunum” cevabı verildiği gibi “Hiç böyle birisini tanımıyorum” cevabını da duyabiliyoruz. Bir çok yöneticide biz bunu yaşadık. Evet, belki okyanusun içinde çok küçük bir damla ama çok önemli bir damla.
Not ortalaması sizce ne kadar önemli?
İşletme ve iktisat için %50 civarında önemli. Ağırlıklı bir önemi yok, ancak iyi bir talebe demek işini seven, gideceği yeri bilen bir talebe demek. Mühendisliklerde bu nokta daha önemli. Bize göre ucundan geçmiş birisi çalışmak istemiyor demektir. Düşünsenize, ben çalışmaya istekli olmayan birine nasıl binamı, elektrik tesisatımı teslim ederim. Mühendis olacaksan notların olabildiği kadar iyi olmalı.
Master sizce ne kadar önemli? Öğrenciler arasında İşletme ve Ekonomi okuyanların mezun olur olmaz değil de iş hayatına atıldıktan sonra master yapmaları gerektiği görüşü yaygınlaşıyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
Doğru, ben de aynı görüşteyim. Akademisyen olmayacaksınız master, doktora o kadar şart değil. Ama işletme okumuyorsanız ve yönetici olmak istiyorsanız mutlaka işletme master’ı yapmanız lazım. İşletme-finans bilmeden yöneticiliğe soyunmanız söz konusu değil. Son yıllarda genelde iş hayatına atılıp çalışmak istemeyenler, biraz hayata karşı korkak davrananlar. Kolay paraya alışmış insanlar master ya da doktoraya başvuruyorlar. Biraz önce de belirttiğim gibi özellikle işletme okuyorsanız master’a bence hiç ihtiyacınız yok. Bir an önce git, çalış; eğer karşına yurtdışında eğitim şansı çıkarsa o zaman master yaparsın. Bazen işe alımlarda da bu arkadaşlarla sorunlar yaşıyoruz. Adaylarımız, “Master’lıyım, doktoralıyım bu mu benim çalışacağım pozisyon, bu parayla mı çalışacağım?” gibi sorular sorabiliyorlar. Halbuki onlar gibi binlerce insanın olduğunu bilmiyorlar. Burada farkı yaratan ne master ne doktora, bence adaylarda farkı yaratan onların “Ben çalışmak istiyorum, ben bu işi yapmak istiyorum” demesi.
Sizce İngilizce dışında iş hayatında hangi yabancı diller geçerli?
Bana göre günümüzde en geçerli diller İspanyolca, Rusça ve Çince. Almanca ise okuduğunuz bölüme bağlı. Dünyanın ikinci dili artık İspanyolca. Amerika’da bile ders olarak okutulmak zorunda.
Ders dışı aktiviteler sizce işe alımlarda ne kadar rol oynuyor?
Çok önemli, çok önemli, çok önemli. Bence küçüklükten itibaren network oluşturmaya başlayın. Hatta ben şunu öneriyorum: Bir küçük defter alıp her gün yeni tanıştığınız insanların adını, soyadını yazın, kartını koyun. Orada sizin network dosyanız oluşsun. İleride network’ler çok önem kazanacak, sizin zenginliğiniz network’ünüzün zenginliğiyle ölçülecek. Bu çok önemli. Sosyal aktivitelerde de önemli olan nokta paylaşma, bir ortak amaca hizmet, bana sorarsanız. Sosyal aktivite olarak neye ilgi duyuyorsanız duyun; ama çalışmanız, birlikte olmanız şart. Biz başvuruları değerlendirirken eğer hiçbir sosyal aktivitesi yoksa “Bu adam nedir böyle bu devirde?” diye düşünüyoruz.
Peki, mezun olunan üniversite ne kadar önemli?
O tip düşünceler çok geride kaldı. Tabii ki yine de prestijli bir üniversiteden mezun olmak, başvurular değerlendirilirken bir kenara atmayıp, okuyarak devam etmenizi sağlıyor. İşveren işi yapacak, donanımlı insan arıyor ve biz de bazı üniversitelerin hiç iyi olmadığını biliyoruz. Karşılaştığımız başka bir durum da, işverenin ben üniversite tercihi yapmıyorum dedikten sonra ardından “Sizin de bildiğiniz bazı üniversiteler var, oradan çok farklı biri olmadıkça bizimle tanıştırmayın.” diye eklemesi.
Geçerli staj süresi ne olmalı sizce?
6 aydan az süren stajlar hiçbir anlam ifade etmiyor. Eğer öğrenci stajını 6 ay kadar yapmışsa, bu bir şey yapmaya gayret ettiğini gösteriyor. Eğer staj 6 aydan fazlaysa; 1 yıla, 1,5 yıla gelmişse, bu bir şirkette bir şeyler yapıldığını gösteriyor. Ama 2-3 ay süren stajların bence yazılmaması lazım. CV’nize kulüp aktivitelerinizi, sosyal aktivitelerinizi yazmanız daha anlamlı bu durumda. Notlarınız da fena değil ise, yeter de artar bile.
İlerleyen günlerde sizce hangi sektörler yoğun talep alacak?
Teknolojiyle ilgili her şey patlayacak. Yabancı dilin önemini sormuştunuz, dilin yanı sıra bilgisayar bilgisi çok önemli, bütün programları biliyor olmanız gerekiyor. Moda sektöründe çalışmak istiyorsanız moda tasarımcısının yine bilgisayar bilmesi gerekiyor. Hangi sektör olursa olsun teknolojiyi bilmeyen artık iş bulamayacak. Sağlık sektöründe patlama olacak, burada üzerinde durduğum nokta healthcare sektörü, doktorluk değil. Healthcare sektörü çok genişleyecek, orada çalışacak çok fazla elemana ihtiyaç duyulacak. Her sektörde kalifiye, ara eleman ihtiyacı çok fazla ve bu artarak devam edecek. Üst kademeye yöneticileri, alt kademeye de yeni mezun iyi öğrencileri alıyorsunuz. Ancak arada çalışacak, işi yapacak eleman eksik kalıyor. Amerika’da bile kalifiye orta eleman sıkıntısı var. Genetik ve enerji sektörü de çok iyi gidiyor. Perakende, hızlı tüketim malları gibi sektörlerin hızına ise artık yetişilmiyor. Robotlarla ilgili sektörler de ön planda son günlerde.
(Link: http://kumpas.org/v3/insan-kaynaklari-yoneticilerinden-oneriler-t2060.0.html)

Mühendislik ve Kişisel Gelişim Üzerine Yazılar V1

Arada bir internette denk geldiğim oldukça güzel yazılar oluyor. Bazıları tamamen mühendislik konuları ile alakalı teknik yazılar, bazıları ise mülakat, CV, özel sektör tecrübeleri gibi daha çok kişisel gelişim ve deneyimlerle ilgili konular. Beğendiğim sitelerden aldığım yazıları burada paylaşacağım.

İlk konu: İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİCİLERİNDEN ÖNERİLER
(Orjinal link: http://kumpas.org/v3/insan-kaynaklari-yoneticilerinden-oneriler-t2060.0.html)


PriceWaterhouseCoopers'tan İnsan Kaynakları Yöneticisi Sinem Tuncay, Pfizer'den İnsan Kaynakları Yöneticisi Hande Akyol ve Procter & Gamble'dan İnsan Kaynakları Yöneticisi Selçuk Eroğlu sorularımızı yanıtladı.
Alım yaparken adayın geçmiş yıllardaki stajları önemseniyor mu? Büyük şirketlerde staj yapmış olmak bir avantaj mı?
Hande AKYOL: Bizim için nerede staj yapılmış olduğu bir kriter değil. Staj yapmamış bir kişiyi almayalım diye bir düşüncemiz yok. Stajlara eleme amacıyla bakılmaz. Benim öğrencilere tavsiyem, kendiniz için staj yapın. Böylece farklı şirketler görüp kıyaslama yapabilirsiniz. Ama orada çok şey öğreneceğinizden, artık bu işi öğrenmiş olacağınızdan değil. Çünkü ne olursa olsun 1 aylık bir stajla işi çok fazla yapıyor olmayacaksınız. Sadece genel olarak konsepti öğrenip şirketi tanıyacaksınız. 2-3 ayrı şirkette staj yaparsanız şirketleri kıyaslama şansınız olacaktır. Öbür türlü sadece dışarıdan bileceksiniz, halbuki şirketin içine girmek çok farklıdır. Girip onları görmek açısından staj önemli. Sizler için önemli, bizim için sorarsanız, bu şirkette staj yapmış, o zaman alalım diye bakmıyoruz.
Sinem TUNCAY: Stajları tecrübe kazanmaktan ziyade, kişinin ya da öğrencinin ne istediğini anlamak için, kendi için yaptığı bir yatırım diye düşünebilirsiniz. Aynı zamanda da iş hayatını görmüş olursunuz.En çok kişinin hangi alanı sevdiği ve hangi yönde ilerlemek istediğini görmesi açısından önemli.
Stajların büyük şirketlerde yapılmış olmasının önemi var mı?
Sinem TUNCAY: Büyük-orta ölçekli şirketlerle küçük şirketlerin yönetim-iş yapış şekilleri birbirinden farklılık gösteriyor. Ama ilk etapta öyle bir ayrım yapılmayabilir. Önemli olan bir firmanın bünyesinde yönetimin, işleyişin nasıl olduğunu görmek. Büyüklüğün ilk etapta çok büyük bir önemi yok. Önemli olan çalışma hayatını ve iş alanlarını görmek.
Master yapmış adaylara öncelik tanınıyor mu?
Hande AKYOL: Bizim için master, insana vizyon katan bir şey. Ama biz ilk başvurularda kişi kesinlikle master yapmış olsun diye bakmıyoruz. Benim şahsi fikrim, master özellikle biraz çalıştıktan sonra yapılırsa daha faydalı olur. Çünkü o zaman insan ne konuda master yapacağını, nelere ihtiyacı olduğunu daha iyi biliyor ve yaşadıklarını akademik bilgilerle daha iyi bağdaştırabiliyor. Örneğin eğer bir mühendislik bilimi okuduysanız, yani işletme kökenli bir dalda okumadıysanız (İşletme, Ekonomi, Endüstri Mühendisliği gibi) ve daha sonra pazarlamada, finansta yükselmek istiyorsanız bizim tercihimiz mutlaka mühendislik üzerine master yapılmasıdır. Çünkü bir işletmeciyle mühendisin aynı olaya bakış açısı biraz farklıdır. O yüzden de o zaman bir master tercih ediyoruz. Örneğin biz bir kimya şirketiyiz. Siz bir kimya mühendisi olarak Pfizer’de pazarlamaya başvurursanız, biz size önce master yapmanızı, sonra burada çalışmanızı söyleyeceğiz.
İngilizce mülakat yapmayı tercih ediyor musunuz?
Hande AKYOL: Biz mülakatları Türkçe yapıyoruz. İngilizce mülakat gerekli gördüğümüzde yaptığımız oluyor. Ama her zaman değil. Genellikle İngilizce testi ve kompozisyon ile İngilizce bilgisini aldığımızı düşünüyoruz. Ama bazı pozisyonlar yurtdışıyla içiçe, yurtdışıyla çok konuşuluyor ve seyahat gerektiriyor. Bu pozisyonlarda kişinin konuşabilmesini görmek açısından İngilizce mülakat yaptığımız da oluyor.
Boğaziçi Üniversitesi mezunlarının diğer okulların mezunlarından farkı var mı?
Sinem TUNCAY:Bazı firma yöneticileri tarafından Boğaziçi Üniversitesi mezunlarının diğer kişilerden daha fazla kendine güvenli olduğu konusunda olumsuz duyumlar alıyoruz. Ben de bir Boğaziçili olarak bunun ne kadar doğru olduğunu düşünüyorum. Ama kendilerine güvenleri, şirkette kalış süreleri ya da sadakat anlamında biraz negatif bir imajları oluşmuş. Ancak bir yandan da Boğaziçi mezunlarının değerlendirme aşamasında çok büyük bir avantajları olduğu gerçek. Her ne kadar birçok özel üniversite eğitime başlasa da Boğaziçi Üniversitesi ismi firmalar için çok önemli. Ama firma yöneticileri belki de biraz daha ayakları yere basan, hedefleri olan, ne istediğini bilen yeni mezunları görmek istiyor diye düşünüyorum.
Transcript mi daha önemli, yoksa sosyal faaliyetler mi?
Hande AKYOL: Bizim için not ortalaması önemli değil. Kişi kendini ne kadar geliştiriyor, ne kadar öğrenmeye açık, Pfizer ortamına ne kadar uyabilecek bir kişi, yeniliklere ne kadar açık, iletişime ne kadar açık, bunlar çok daha önemli.
Selçuk EROĞLU: Kişinin daha önce yaptıklarına bakıyoruz biz. Eğer çalışmışsa, notları yüksekse bu da iyi bir şey ama yeterli değil. Tek yönlü çalışmış, kendisini sadece derslere vermiş, diğer yönlerini geliştirmemiş kişilerdense çok yönlü, her konuda faaliyette bulunmuş kişiler bizim için daha önemlidir. Not ortalamasına çok bakmıyoruz. Ama kişinin notları yüksek olabilir, diğer taraftan da sosyal faaliyetlere girmiş, kendini geliştirmiş olabilir. Bizim için kişilik analiz kriterleri var: liderlik, takım çalışması gibi.
Sinem TUNCAY: Özellikle not ortalaması kriter alınmıyor. Ama şöyle bir örnek verebilirim; teknoloji firmaları, telekomünikasyon, bilgisayar sektöründeki kimi firmalar, mühendislik alanında ve teknik bir iş için not ortalamasını dikkate alıyorlar. Ama bu spesifik bir örnek. Sosyal bilimler ya da idari bilimler için bunun çok geçerli bir kriter olduğunu düşünmüyorum. Zaten Boğaziçi Üniversitesi” ni bitirebilmek için okulun koyduğu bir not ortalaması var. Ama örneğin elektronik mühendisliği için bazı büyük firmalar not ortalamasını dikkate alabiliyorlar.
İş görüşmelerinde adayın dış görünüşü ve hareketleri ne kadar önemli?
Hande AKYOL: Bu biraz önemli. Oradaki duruşunuz, oturuşunuz, kalkışınız o şirkete uygunluğunuzu gösteriyor. Her şirketin bir kurum kültürü vardır. O kurum kültürüne uyuşunuz yarım saat – bir saatlik görüşmede, sizinle mülakatçının arasında geçenlere bağlı olarak anlaşılmaya çalışılıyor. O yüzden eğer şirketin istediği tarzda giyinmiyorsanız, kaybediyorsunuz doğal olarak. Profesyonel bir görünüm vardır, örneğin blue-jean ile mülakata gitmezsiniz. Ama bir tekstil şirketine ya da yaratıcı bir ortama giriyorsunuzdur ve o şirketin kültürü buna müsaittir. Ama bizim gibi bir uluslararası bir şirkete başvuruyorsanız blue-jean ile gelmemenizi tavsiye ederim.
Mülakatlarda yapılan başlıca hatalar nelerdir?
Hande AKYOL: Hata olarak söyleyebileceğim bir şey yok aslında. O kişinin o işi ne kadar istediği, o şirkete ne kadar uyabileceği ve bunu ne kadar doğru yansıttığı önemli. İki taraf açısından da bir perfect-match olması önemli. Hem kişinin o işi istediğini, o işe uyabileceğini, o işi yapabileceğini kanıtlaması, hem de şirketin o kişiye olan inancının sağlamlaşması gerekli. O kişinin o işe ya da şirkete uymayacağı düşünülebilir, bu bir hata değildir. Ayrıca bu demek değildir ki, o kişi başka bir şirkette çok başarılı olmayacak.
CV’lerde nelere bakıyorsunuz, CV'nin kısa olması önemli mi, neler çarpıcı?
Hande AKYOL: Kısa olan bir başvuruyu okumak daha kolaydır. Ama bu demek değildir ki 2 sayfalık bir CV'nin hiç şansı yok. Biz o kadar şekilci değiliz. CV'nin kısa olması bakılabilme kolaylığı açısından daha iyi. Güzel yazılmış bir CV önemli, elle yazılmış, nereye gittiği belli olmayan, tutarsız bir CV'ye göre daha formatı düzgün bir CV önemli. Kapak yazısı, özellikle çalışmak istediğiniz bölümü belirtmek açısından önemli. Biz ona göre sizi tanıyoruz, doğru bir şekilde size dönüyoruz. Eğer siz pazarlama departmanında çalışmak istiyorsanız, finanstaki bir boşluk için sizi boşuna rahatsız etmemiş oluyoruz. Ama şirket tercihi yapıyor, ben Pfizer'li olmak istiyorum diyor olabilirsiniz. Amacınızı belirtmek açısından kapak yazısı önemli.
Selçuk EROĞLU: Genelde kişinin background’una bakıyoruz. CV çok uzun, detaylı, yazı şeklinde değil de, sondan başa doğru, örneğin son iş deneyiminden başlanarak başa doğru özetlenmiş bir biçimde gelirse bizim için yeterli olur. Çok uzun yazı şeklinde değil, daha rahat okunabilir biçimde olmasında fayda var. Okul durumu, hobiler gibi özel bilgiler CV'nin içinde olmalı. Yani çok uzun olmayan ama bize gerekli bilgileri veren bir özgeçmiş olmalı.
Sinem TUNCAY: CV'lerin önemli olan belli temel bilgileri vermesi önemli, dolayısıyla sayfa sayısı da önemli. Her ne kadar şimdi e-mail ile ve internet ortamında da başvurular alınıyorsa da, yine de bir sayfayı geçmemesi bizim açımızdan önemli. Şöyle önemli; özellikle yeni mezunlardan bahsettiğimiz ve çok fazla iş tecrübesi olmayacağı için, eğitimin biraz detaylandırılması (dersler, kurslar, öğrencilik sırasında yapılan çalışmalar vs.) ve birtakım kişilik özelliklerinin de kısaca belirtilmesi önemli. Ayrıca üniversite öğrencileri için sosyal faaliyetler, yani okul sırasında dersler dışında yapılan ek çalışmalar da (Kulüpler buna çok iyi bir örnektir) kişinin başarılarıyla ilgili dikkate aldığımız özellikler.
Boğaziçililer çok sık iş değiştiriyorlar mı, kendilerine fazla mı güvenliler?
Hande AKYOL: Sadece Boğaziçililer değil de, potansiyeli yüksek, iyi yetişmiş kişiler hızlı yükselmek istiyorlar. Bu genç insanların doğasında olan bir şey. O yüzden bir Boğaziçi, ODTÜ, Koç Üniversitesi mezununda yükselme isteği olması çok normal. Eğer kişi çok iyi yetiştirilmişse, potansiyeli de yüksekse, çabuk öğreniyor, işe çabuk adapte olabiliyorsa, kısa sürede yükselmek isteyecektir. Önemli olan o yeteneği elinizde tutabilmektir. Yoksa “Boğaziçili gider.” genellemesine katılmıyorum. Ben de Boğaziçi mezunuyum, burada Boğaziçi Üniversitesi mezunu çok kişi var. Bu genellemeyi doğru bulmuyorum. Genç insanlar çok dinamikler. Çok hızlı öğrenip çok hızlı ilerliyorlar. O yüzden onları elde tutmak zor. Onları elde tutabilme için bir şeyler yapmak gereli. Gelişimine destek olmak, o şirkette geliştiğini, bir lider olarak yetiştiğini hissettirmek gerekli. Ona değer verildiğini, ve yavaş yavaş işin çeşitli aspektlerini görerek bir yere gelebileceğini o kişinin hissetmesi gerekiyor.
Stajyer seçim kriterleri nelerdir?
Selçuk EROĞLU: Stajlar için de seçim kriterleri iş başvurularıyla aynı. Formla başvuruluyor, sonra sınav var ve ardından da mülakat geliyor. Bizim amacımız kişinin stajdan full-time işe geçmesi. Kişi staja başlayınca burada kendisine bir proje veriliyor. Yaptığı proje değerlendiriliyor ve proje sonunda kişinin performansı iyi bulunursa, kendisine part-time iş olanağı sunuluyor. Ya da bir sonraki sene hiç sınava girmeden işe başlayabiliyor. Böylece hem kişi bizi tanımış oluyor, hem de biz onu tanımış oluyoruz. Daha rahat bir süreç oluyor.
Mehmet Zeki Önal