22 Şubat 2010 Pazartesi

Spartacus: Blood And Sand

Yanlış hatırlamıyorsam, Amerika’da kablolu TV kanalları için 1984 yılından çıkan bir kanuna göre, bazı teknik şartları sağladığı sürece her türlü fikir ve konudaki programın, bu platform üzerinde yayınlanmasına izin verilmişti. Günümüzde bu yayın özgürlüğünü oldukça tatminkar bir şekilde sunan platformlar arasında sayabileceğimiz HBO; yıllar yılı Sopranos, Rome, Carnivale gibi yüksek bütçeli ve normal kanallar için uygunsuz içerik sayılabilecek onlarca figürü içeren dizileri seyirciyle buluşturabilmişti.

Şimdi aynı özgürlük ilkesiyle hareket eden başka bir kanal olan Starz; Şubat 2010’dan itibaren aralarında Sam Raimi’nin de bulunduğu bir grubun desteğiyle, tarihin belki de cinsel ve şiddet dozajı en yüksek dizisini çekiyorlar. İşte bugün bu yazıyı yazmama sebep olan dizinin adı “Spartacus: Blood And Sand

Dizinin konusu genel olarak daha önce çoğu kez duyduğumuz Spartacus figürü çevresinde dönüyor gibi gözükse de, aslında senaristlerin asıl oyun alanını o dönemki Roma’nın toplumsal yapısı, ilişkileri, arenası ve gladyatörler oluşturuyor. Zaten ikinci kısma bakarsanız “Blood and Sand” ifadesi, aslında dizinin hatlarını az çok belli ediyor: Arena kumlarına kanlarını akıtan, bunu yaparken de hayatta kalarak şan ve şerefe nail olabilen kölelerin dünyası.

Dizinin seveni kadar sevmeyeni de var tabi. Bazı çevreler şiddet dozajı, bazıları ise cinsel dozajdan şikayetçi olsa da bence gayet yerinde seyreden bir dizi Spartacus: Blood And Sand. Zira, dizi sırf şiddet ya da cinsel öğe göstermek amacıyla ek sahne koymuyor, hali hazırda olan sahnelerde çoğu yönetmenin yapacağı şekilde kameranın konumunu değiştirmek yerine, kamerayı cesurca olması gerektiği yerde tutuyor. Böyle bir anlatımla ise dönemin ruhunu seyirciye daha güzel aşılayabiliyor. Çünkü bu dizi, sizin seyirci olarak televizyon ekranından Roma dönemini izlemenizi değil, içinde yaşamanızı istiyor.

Bazı sahnelerde CGI teknolojisinin bariz bir şekilde göze çarptığı bir gerçek. Fakat bunun da dizinin epik yapısı içinde güzel bir şekilde yedirildiğini ve hatta bazı yerlerde bilinçli olarak yapıldığını düşünüyorum.